Reel Faizi Sıfırlamak

Yakın dönemde dile getirilen bir konu var, sıfır reel faiz. Bir kesim bunu hükümetin oy kitlesini etkileme amaçlı deklare ettiğini söylüyor, bir kesim ise bu reel faiz oranının kimin için ayarlanması gerektiğini tartışıyor. Söz konusu yerli yatırımcı için reel faizin sıfırlanması ise durum ve yorumlar farklı, yabancı yatırımcı için reel faizin sıfırlanması halinde durum ve yorumlar farklı. İkisini de ayrı ayrı incelersek;

Yerli yatırımcı için reel faizin sıfırlanması demek, “yatırım yapma, elindeki parayı harca” demektir. Piyasada dolaşan para miktarı artacak ve sürekli ısınmakta olan ancak soğutulamayan piyasanın ısısını yükseltici etkisi olacak demektir.

Yabancı yatırımcılar için reel faizi sıfırlamak ise bugünkü konjonktürde ateş ve barutla oynamaya başlamakla eş anlamlı yorumlanabilir. Cari açığın kronikleştiği ve Dış ticaret açığının kontrol altına alınamaz hale geldiği (çünkü ucuz dövizle yapılan ithal harcamalar artmakta), ihracatın döviz, döviz kuru ve ithal edilen ara mallara bu denli bağımlı hale geldiği bir piyasada yabancıları kaçıracak hareketlerin sadece yıkıcı etki gösterecek olmaları sürpriz olmayacaktır. Dövizin nispeten yatay seyrinin oynaklaşmaya başlaması ekonomik anlamda olumsuz sonuçlar doğuracaktır (Döviz borcunun pahalılaşan dövizle ödeme zorunluluğu gibi). Yabancı yatırımcıların varlığının ekonominin şu anki dengesi için bu denli önemli olduğu bir ortamda yabancılar için reel sıfır faiz uygulamasının bir süre daha beklemede kalacak bir fikir olacağı aşikardır.

Okuduğum yazarların söyleyemediği ya da belki düşünmedikleri bir noktaya parmak basmakta fayda görüyorum. Reel sıfır faiz yerli ve mevcut yabancı yatırımcılar için yeni alternatif arayışı anlamını içermektedir. Bu paranın Türkiye’de değil reel getiri sağlayabilecekleri diğer ülkelere kayması anlamını taşımaktadır. Yabancı ülke dış borçlanma kağıtlarına ya da emtia ürünlerine (altın, petrol, değerli maden, buğday, vb.) yapılacak olan yatırımı arttırıcı etkisi olacaktır. Bunu yapabilecek bilgi ve eğitim ayrıca da sermayeye sahip kesim Türkiye’de verilecek olan sıfır reel faize yetinmeyeceği için yatırımlarını yeniden şekillendirme şansına sahip bir şekilde alternatiflerini değerlendirecek ve Türkiye pazarından çıkış gerçekleştireceklerdir. Reel sıfır faiz oranının gerçekleriyle yaşamak zorunda kalacak olan hali hazırda zaten geçim sıkıntısı yaşamakta olan borçlu halk kesimi olacaktır. Reel Faiz, nominal faiz oranından (piyasa faiz oranı) enflasyon oranının çıkarılmasıyla hesaplanabilir. “Faiz, enflasyonun sonucu değil, sebebidir.” fikrinin doğruluğu kabul edildiği durumda, yıllık enflasyonun %3 gibi gelişmiş ülkelerin standartlarına indirmek mümkün olsa bile (ki şu anda mümkün görünmemektedir) tanım itibariyle sağlanan sıfır reel faiz getirisi sonucu halkın alım gücü sabit kalmamakta yıllık enflasyon oranı kadar sürekli değer yitirmektedir. Bunun nedeni enflasyonu sıfıra çekebilmek için nominal faiz oranlarının sıfır olarak belirlenecek olmasıdır. Bu durum borcun hızla ve katlanarak artacağı sonuçlar doğuracaktır. Bu noktada eklemek isterim ki mevcut durumda hiç borcu olmayan bir vatandaş bile yaşam standartını koruyabilmek için borçlanmak zorunda kalacaktır.

Yabancı yatırımcılar Türkiye’ye borç sıcak para ile gelirken Türkiye’de elde ettiği ancak kendi evinde bulamadığı reel getiri fırsatının ortadan sıfır reel faiz sonucu kalkması ile tasarruflarını yeni yatırım alanlarına kaydırma konusunda zaman kaybetmeyeceklerdir. Yabancı yatırımcıların piyasadaki paylarının ortalama olarak yarıya yakın olduğu değerlendirildiğinde ise bu tür bir çıkışın Türk ekonomisine zarar vereceği görülmektedir. Yabancı yatırımcıların büyük ölçeklerde çıkış gerçekleştirmeleri dövizin yukarı yönlü hareketine yol açacaktır. Türk Lirası’nın bu gibi bir durumda kontrolsüz değer kaybı, döviz borcu olan kesimi ciddi şekilde etkileyeceği açıktır.

Diğer bir yandan, sıfır reel faiz için örnek gösterilmekte olan gelişmiş ülkelerin ekonomik durumlarının Türkiye ile karşılaştırmaya uygun olmadığı hatırlanmalıdır. Japonya uzun yıllar faiz oranlarını sıfır düzeyinde tutmasına karşın halkın büyük çoğunluğunu gelirlerinin  yarısına yakınını tasarruf etmekten alıkoyamamaktadır. Japonlar kültürel olarak tasarrufa önem veren bir millet olmanında etkisiyle tasarruf kararlarını cari faizden bağımsız olarak sürdürmektedirler. Ayrıca, Japon ekonomisi bu dönemde enflasyon ile değil deflasyon ile mücadele halinde olmuştur. Amerika örneği ele alındığında ise çok daha farklı bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Amerika, 2007 finansal sektör krizi sonrası indirmiş olduğu faiz oranlarını tüketimi canlandırmak amacıyla düşük seviyelerde tutmaktadır. Uzun süre düşük seviyede kalan faiz oranları sebebiyle dünya çapında enflasyon baskısı hissedilmeye başlanmıştır. Elbette enflasyon riskinin öngörülmesinde kriz süresince gerek FED gerekse Avrupa Merkez Bankası tarafından piyasaya enjekte edilen likiditenin de etkisi mevcuttur. Türkiye gibi tasarruf oranı zaten düşük bir ülkede tasarruf oranlarını teşvik edecek kararlar yerine tasarruf etmeyi engelleyici kararların uygulamaya konulması hali hazırda tasarruf etmekte zorlanan kesimlerin yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürücü rol oynayacaktır (Türk toplumu yaklaşık %14 civarında tasarruf yaparken, yapılan yatırımlar %24 düzeylerine yakın bulunmaktadır ve aradaki %10’luk bant tamamen dış kaynak ile finanse edilmektedir). Öte yandan Amerika piyasalarını canlandırma çabası ile takip ettiği düşük faiz politikasının Türkiye için uygulamaya konulması demek, mevcutta sıcak olan piyasanın  talep artışı sonrası daha da ısınmasına yola açmak demektir.

Konuya yabancı yatırımcının geldiği coğrafya ve köken olarak incelenecek olursa sıfır reel faiz Batı ekonomisini kendisinden uzaklaştırıcı bir etkiye sahipken, doğu ve özellikle islami kesime çekici görünebilecek özellikleri muhafaza etmektedir. Türkiye’nin konjonktürel olarak sahiplendiği, Orta Doğu Ülkelerinin Liderliği rolü çerçevesinde batılı yatırımcıların yerini müslüman yatırımcıların doldurucu etki göstermesi şaşırtıcı olmayacağı gibi sorun sadece ölçek boyutuna indirgenebilir bir sorun haline gelmektedir.

Sıfır reel faiz yakın zaman içerisinde uygulamaya konulabilecek bir uygulama gibi durmasa da yatırımcısı cezbedilmek istenen kesime hitap edilmesi çokta yadırganabilir bir durum olamaz. Hedefin ne kadar gerçekleştirilebilir olduğunu ise zaman gösterecektir.

Bu yazı Fikren Düşündüklerim, Hayat içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın