Hayat barındıyor içinde
Aşkı, nefreti
Duygusallığı, mantığı
Duranlığı sevdiriyor
Hareketler yavaşladıkça
Anlamlı anlar çoğalıyor
Sevgi olunca
Karanlık sarıyor bazen güpe gündüz
Güneş doğmaz oluyor
Eller buluşmaz
Gözler daha fazla yaşarmaz
Kalp daha fazla parçaya ayrılamaz
Beden bunlara dayanamaz oluyor
Karanlık gözleri sarıyor
Yalnızlık bedeni
Ruh umutsuzluğun esiri oluyor
Kaldırımlardan önce ağaçlar sararıyor
Hüzün şehri yavaşça sarıp sarmalıyor
Sarıdan kızılın uç tonlarına
Gözler uzaklara dalıyor
Yürek köşeden çıkamıyor
Sözler sessizleşip, ıslak bakışlara dönüşüyor
Yağmur camı tıklatıyor
Soğuk insanın içini titretiyor
Soğuk mu, ayrılık mı, hüzün mü
Kararsızlık varlığını hissettiriyor
Sevmeler ölü doğuyor, kıskançlığın kucağında
Bireyler çekilmek bilmiyor önünden
Gözü kara sevgilerin
Hüzünden kara bir gece o yüzden bu
Soğukla yalnızlık arası üşüten
Düşündükçe donduran
Umutları yaş olup yağmurla karışan
Donuk bakışlar var halen gözlerinde
Denizin üzerinden batan güneşe
Dağların arkasından gelmesi beklenenin
Belirmeden önceki sessizlik hakim havaya
Burukluk geçmiyor
Zamanın geçtiği hızla
Yara kapanmaya başlamıyor
Kan akmaya başladıktan hemen sonra
Yapraklar savruluyor kaldırımlarda
Sonbahar rüzgarlarının altında
Dağılan ruhun aynası gibi
Rüzgar altında dağınık biçimde uçuşan saçlar
Özlem artıyor geçen her saniye
Kavuşamamanın hüznü büyüyor beraberinde
Islak gözler merhem olmuyor açık yaralara
Kan sulanınca çoğalıyor kızıl yerden göğe