Faili Meçhul

Nereden buluyor bu çocuk bu konuları da yazıyor diyeceksiniz sanırım kısa süre sonra ama gördüklerimi düşündüklerimi yazıyorum ki akıl sağlığım yerinde kalsın. Bilinsin ki farkında olmadığımızdan değil, uğraştığımız ve çarpıştığımız çok fazla alan olduğundan unuttuğumuz şeyler var. Yaptıklarımız var kendi kendimize küçümsediğimiz. Ne mi mesela? Yurtdışında ¨Ben Türküm¨ diye bilecek mangal yürekli giderek azalıyor. Sebep? Sebep basit çünkü Dünya’nın yenilmez ordularını vakti zamanında dize getirmiş olan neslin torunları unutmuş, belki de kasten unutturulmuş içlerinde kopan fırtınaları. Bizi gördüklerinde bizim değil de onların bize saygıda kusur etmemeleri gerektiğini bilerek ve kasıtlı olarak unutturmuşlar. Ama bu başka bir yazı konusu belki de. Ben bize unutturdukları düşünürlerimize değinmek için başladım bu ¨faili meçhul¨ yazıma.

Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Dr. Necip Hablemitoğlu, Turan Dursun, Çetin Emeç ve Abdi İpekçi gibi düşünürler faili meçhul cinayet kurbanları. Sadece onlarla sınırlı değil elbette. Adnan Kahveci var trafik kazasında yaşamını yitiren, Eşref Bitlis var uçak kazası sonrası hayatını kaybeden. Sayı ve isim daha artabilir, düşünürlerin fikirleri bir kesime daha yakındır, bir diğerine ise taban tabana zıt olabilir. Ancak bir ülke vatandaşının öldürülmesi üzeri devlet tarafından örtülecek hadise olmamalıdır. Araştırma ve soruşturma gerçek anlamda yürütülmeli ve sorumlu kişiler bulunarak gerekli cezalar uygulanmalıdır. Verilen cezalar caydırıcı ve sonra ki eylemleri önleyici tedbir niteliği taşımalıdır. İnsanlar nasıl olsa unutuyorlar mantığı içerisinde olay sıcak iken yapılacak çalışmalar, göstermeklik kafası kopmuş tavuk gibi ortalıkta dolanmalar sadece göz boyamaya yönelik hareketlerdir. Bu içinde yaşadığımız çağdaş uygarlık düzeyine uyan bir davranış biçimi olmaktan kat be kat uzak bir tablodur.

Bunları söylüyorum da sanki bir kötü niyetim varmış gibi anlaşılmasın. Bir kötü niyetim yok. Yaşadığım ortamın ve çevrenin her fikir için (bir diğer fikrin varlığını tehdit etmeyen her fikir için) duyulma ve taleplerini dile getirme ve tartışma ortamının var olmasını istediğim için yazıyorum. Yazmaya başlarken bir haberden aldığım cesaretle vardı içimde.

İbrahim Tatlıses isimli sanatçı 13 Mart’ı 14 Mart’a bağlayan gece Pazartesi sabahı uzun namlulu silahlarla uğradığı saldırı sonucu başından ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılmış ve bir kaç operasyon geçirdikten sonra hayati tehlikeyi önemli ölçüde atlatmıştı. Saldırı sonrası çıkan haberler üzerinde çok fazla durmayacağım çünkü konu farklı yerlere dallanıp budaklanma eğiliminde ve benim istediğim sonucun ötesine çığ etkisiyle götürülebilecek bir konu. Ancak konuyu belli bir yere getirmek için değinmeyi istediğim bir kaç yer var elbette. Şu var ki devlet yetkililerince yapılan açıklamalar ¨Gereken neyse yapılsın!¨, ¨Doktorlara rica ettim kendisini uyandırmadılar!¨ gibi ve benzeri. Açıklamaların iyi veya kötü niyetini tartışacak değilim ancak bu tür açıklamalar devleti yöneten kimseler tarafından sarfedildiğinde acemilik imajı doğuran söylemler. Yaralının durumunun ne olduğunun bilincinde olunmadan sarf edilmiş gibi duran sözler. Niyetini kesinlikle sorgulamıyorum sözlerin içeriği tamamen iyi niyetli olabilir ancak daha derli toplu cümleler daha özenli demeçler verilebilirdi diye ekliyorum.

Nereye geldik? İbrahim Tatlıses’in 14 Mart sabahı uğradığı silahlı saldırıya. Aradan 3 gün geçmeden 66 saat gibi bir süre sonucunda yürütülen çalışmalar sonucu sanatçıyı kimin vurduğunu tespit ettiler. Telefon konuşmaları bölge çapında dinlendi. 100 üzerinde kişi gözaltında ifade verdi. Sonuç olarak yıllardan beri sürmekte olan bir kişiler arası husumet sonucu gerçekleştirilen bir saldırı olduğu açıklanan haberler arasında mevcut. İbrahim Tatlıses eski sağlığına tam anlamı ile kavuşabilir mi henüz bilinmiyor ancak kendisine gerçekleştirilen saldırı faili meçhul bırakılmamak üzere gerekli her türlü çalışma ve çaba harcanmış olunmalı ki 66 saat gibi bir süre sonunda muhtemel zanlılar yakalanmış bulunuyorlar. Burada denilebilir ki saydığın çoğu cinayetin zanlıları da içeride ya da zaten yakalandı ya da zaten biliniliyor. Ben inandırıcı kanıt görmek istiyorum. Sadece beni değil kamu vicdanını rahatlatacak ve yanlarına kalmadı dedirtecek bir politik duruş arıyorum. Üzeyir Garih ya da Hrant Dink cinayetlerinde olduğu gibi bir garibanı ortaya atılıp ¨işte zanlı bu¨ denerek olayın geçiştirilmemesini ve olayın aslının inceleme altında olduğunu bilmek istiyorum.

İbrahim Tatlıses iyi insandır kötü insandır tartışması içerisine girecek değilim. O yüzden kendisine sağlık diliyorum. Belki yaptığı iyi ve kötüleri kendisinin tartıp yeni kararlar alabileceği yeni bir hayatı olur bu saldırı sonrası.

Bu yazı Hayat içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın